Aklımızdaki Covid-19 Soruları 2

Pandemiden nasıl korunalım? Yöntemler? Etkin bir bağışıklık sistemi için neler gerekli?

Dünya tarihine baktığımızda COVID-19’ dan çok daha fazla kayıpların yaşandığı birçok pandemiyi görüyoruz. Böylece insanlık yok olmadan ve bağışıklık sistemi öğrendiği hafızayı aktararak türünü sürdürmeye devam etti. Gelişen teknoloji ile tanı ve tedavi yöntemleri bizi daha sağlıklı kılmak için etkin bir şekilde yanımızda. Çok eski çağlardan beri, üstün teknolojide bir bağışıklık sistemi zaten vücudumuzda mevcut. Bu sistemin maksimum derecede iyi çalışmasına hizmet edecek uygulamalar neler? Böylece zaten çok etkili olan kendi koruyucu sistemimiz ve mevcut teknolojiden alacağımız destekle COVID-19 ve ilerideki pek çok olası hastalıklar için kalkanımız hazır olacaktır.  Peki neler yapmalıyız kısmına gelecek olursak:

A) Bağışıklık sistemi için neler yapalım?

Bu dönemde belki en çok arkası arkasına yayınlarda adını duyduğumuz bağışıklık desteğini sağlayan unsur D3 vitamini1-2 oldu. Doğal bağışıklık sisteminin özellikle ilk karşılayan hücrelerinde olan Natural Killer hücreleri vücutta kanser ve virüslerle savaşmada en ön planda ilerlerler. Savunma sırasında salgıladıkları maddelerin veya savunmadaki aktiviteleri D3 vitamini düzeylerinin etkin seviyelerde olması ile doğrudan ilişkili. Bu dönemde bu sebeple 50 ng/dl (45-60)3 aralığında olmasının bağışıklık sisteminin çalışması için elzem olduğunu gösterdi.

C vitamini yine bağışıklık sistemine hem olumlu etkileri hem de antioksidan özelliği ile ön planda izlendi.

Ülkemizde çocuklukta düzenli yapılan tüberküloz aşısı olan BCG5 aşısı (verem aşısı) yurt dışında özellikle yaşı ileri olan grupta tekrar gündeme geldi. BCG aşısının doğal bağışıklık ve kazanılmış bağışıklık sistemi hücrelerini etkinleştirmesi özelliğinden faydalanmak konusu tartışılmakta.

COVID-19 ilk zamanlarında bizler olayın sadece akciğeri tutan ciddi bir zatürre ve buna bağlı ölümle sonuçlanan hastalık olduğunu sandık. Aslında hastalığın en büyük hasarı, özellikle küçük damarlarda, damar iç yüzeyine zarar vererek yaptığını otopsilerde 6 gördük. Bu pıhtıların oluşumunda damar iç yüzeyine verdiği hasarla birlikte oluşturduğu yoğun oksidasyon sorumluydu. Çoğu ölümlerde bu pıhtılar yüzünden akciğerde hava alışverişinin yapılamadığını, felçler, vücutta birçok yerde emboliler, kalp krizleri gibi sebeplerin neden olduğunu yaşayarak öğrendik. Hastalığın tedavisinde virüsle mücadelenin yanı sıra bu oksidasyon ve pıhtı oluşumuyla da mücadele etmek önem kazandı. Yine bu amaçla beslenmenin özellikle vücutta antioksidan yapımını arttıracak birtakım yiyeceklerin soğan, sarımsak, yeşil yapraklı sebzeler, brokoli, bürüksel lahanası, lahanagiller gibi ve fitokimyasallardan renklerini alan vitaminlerden zengin renkli beslenmenin önemi yine karşımıza çıktı. Baharatlardan zerdeçal, zencefil, sumak özellikle bu dönem öne çıkanlardan oldu. Bol su içmenin yanında iyi bir   antioksidan olarak yeşil çay günde 2 kupa kadar demlenerek tüketilebilir.

Oksidasyon oluşumunu en aza indirgeyebilmek için özellikle şeker içeriği yüksek ve basit karbonhidratlardan tamamen kaçınmak gerektiğini öğrendik. Hastalık en ağır seyrini diyabeti olan, kilolu olan kişilerde göstermekteydi.

Daha önceki yazımızda uykunun bağışıklık sistemi üzerine olan etkileri farklı aşamalarda detaylı bahsedilmişti. Bu durumda hazır olmak için nasıl bir yol izlemeliyim sorusunun cevabı şöyle özetlenebilir. Fazla kaloriden kaçının, gün içinde mutlaka sebze tüketimini arttırın, karbonhidratları tam tahıl ve bakliyat gibi kompleks karbonhidratlardan edinin. Sağlıklı yağları tercih edin. Mutlaka egzersiz yapın. Uykunuzu 7-8 saat kaliteli uyku olacak şekilde alın.

İlave takviye için hasta değil iken genel anlamda destek olmak amaçlı D3 vitamini, C vitamini, çinko kullanımı önerilmekte. Bunun dışında immün siteme faydası olduğu bilinen ve nispeten uzun süre kullanılabilecek takviyelerden zerdeçal, beta glukan, propolis, N-asetil sistein sayılabilir. Kırıklık gibi hafif semptomlar olduğunda ise karamürver, kuarsetin, yüksek doz C vitamini engel bir sağlık sorunu yoksa (3 gr) alınabilir.  Uyku sorunu olanlarda daha fazla olmakla birlikte özellikle akciğerde antioksidan özelliği nedeniyle melatonin de öneriler arasında yer almakta. Yine antioksidan kapasiteyi desteklemek amaçlı glutatyon ve selenyum önerilmekte.

B) Çevresel korunma yöntemleri

Şüphesiz belki en basit şekilde virüs -yayılımını önlemenin yöntemi, kapalı ve kalabalık yerlerde maske kullanımı. Bununla ilgili çok sayıda araştırma yapıldı ve özel kameralarla parçacık saçılımı gösterildi. Son dönemde evde yapılabilecek hızlı testlerin de toplumda virüsün yayılmasını engellemede önemli bir yere sahip olduğunu gösterdi. Tükürük veya parmak ucundan kan ile çalışan test kitleri ile yapılan testin pozitif olması halinde tedaviye erken başlama ve toplumda asemptomatik (belirti göstermeden) olarak yayılımı önleme mümkün olabilmekte. Bu testlerin özellikle okul, iş yerleri gibi toplu bulunulan yerlerde sık aralıklarla tekrarı, izolasyonda hızlı önlem alma şansını vermekte. Tüm süreç boyunca el yıkama ve hijyen başta olmak üzere dezenfeksiyonda ultraviyole C lambaları ile yeni metotlar araştırılmakta. UVC, UVB ve UVA’nın aksine ciltte derine geçememekte ve katarakta sebep olmamakta. Daha yüzeyde çalışan bu ışık etkin bir hijyenik koşul sağlamakta. Belki UVC lambaları ile genel dezenfeksiyonda kullanılacak yeni yöntemler gelişebilir.

Referanslar:

  1. Vitamin D supplementation to prevent acute respiratory tract infections: systematic review and meta-analysis of individual participant data. BMJ, 2017; i6583 DOI: 1136/bmj.i6583
  2. TILDA study https://tilda.tcd.ie/
  3. Vitamin D Status and Risk of all-cause and cause spesific mortality in a large cohort: Results from the UK Biobank The Journal of Clinical Endocrinology & Metabolism, Volume 105, Issue 10, 1 October 2020, dgaa432, https://doi.org/10.1210/clinem/dgaa432
  4. Zn+2 Inhibits Coronovirus and Arterivirus RNA Polymerase Activity https://doi.org/10.1371/journal.ppat.1001176
  5. https://www.sciencemag.org/news/2020/03/can-century-old-tb-vaccine-steel-immune-system-against-new-coronavirus
  6. Pulmonary Vascular Endothelialitis, Thrombosis, and Angiogenesis in COVİD-19 N Engl J Med 2020; 383:120-128 DOI: 10.1056/NEJMoa2015432
Prof. Dr. Zeynep Tartan Kimdir?

Prof. Dr. Zeynep Tartan, lisans öncesi öğrenimlerinin ardından İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi'nde başladığı tıp eğitimini 1995 yılında başarıyla tamamlayarak tıp doktoru unvanı almıştır. İhtisasını ise Siyami Ersek Göğüs Kalp Damar Cerrahi Merkezi'nde yapmış ve 2002 yılında Kardiyoloji Uzmanı olmuştur. Aynı anabilim dalında 2007 yılında Doçentliğe yükselmiştir. Uzmanlık eğitimi sonrasında, 1998-2010 yılları arası Siyami Ersek Göğüs Kalp Damar Cerrahi Merkezi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde, 2010-2013 yılları arası Ataşehir Memorial Hastanesi'nde görev yapmış olan Prof. Dr. Zeynep Tartan, mesleki çalışmalarına 2013-2017 yılları arasında Ataşehir Kadıköy Şifa Ataşehir Hastanesi'nde devam etmiştir. Okan Üniversitesi Acıbadem Polikliniği'nin ardından şu an QbMed'de hastalarını kabul etmektedir. Aynı zamanda Türk Kardiyoloji Derneği, Avrupa Kardiyoloji Derneği üyesidir.