Eklemlerimizi Beslemeyi Unutmayalım – 1


Sağlıklı eklemler bizi ağrısız ve hareketli bir şekilde uzun yıllar taşır. 
Hareketin devamı; hipertansiyon, diyabet, damar sertliği, Alzheimer, depresyon gibi birçok hastalığın önlenmesinde çok önemlidir.

Eklemlerimiz temel olarak karşılıklı kemikler, bu kemik yüzeyleri örten, kıkırdak ismi verilen özelleşmiş bir hyalin doku, kıkırdaklar arası sıvı ve bu dokuları bir torba gibi sararak kapalı bir bölme haline getiren eklem kılıfından oluşur. Kıkırdak, kemik yüzeylerinin birbiri üzerinden kaymasını ve bu arada sürtünmemesini sağlar. Kıkırdağın damarı ve siniri yoktur bu nedenle üzerini örttüğü kemiğin damarlarından ve iki kıkırdak arasındaki sıvıdan beslenir. Yapılan çalışmalarda kıkırdağın şeker, oksijen ve su ihtiyacının %50’sinin sardığı kemikteki damarlardan sızarak kıkırdağa geldiği gösterilmiştir.

Kıkırdağın hücrelerine kondrosit denilir ve kıkırdağın %1-5’ini oluştururlar. Kondrositleri, kollajen ve proteoglikanlar (protein yapılı maddeler) çevreler. Kondrositler, kollajen ve proteoglikanlar birlikte kıkırdağı oluşturur. Bu bileşimde, kollajen kıkırdağın gergin bir doku olmasını sağlarken proteoglikanlar basınca karşı direncini oluştururlar. Eğer, travmalarla veya yaşlanma ile kıkırdakta çatlaklar oluşursa hem kemikler direkt birbiri ile sürtünür hem de kemik ile eklem sıvısı temas ettiği için dokuların beslenmesi bozulur, zaman içinde kemikte sıvının kemiğe girmesine bağlı kistler gelişir.

 

Osteoartrit nedir?

Osteoartrit (kireçlenme), el, diz, kalça gibi sinoviyal zarla kaplı eklemlerin ağrıya ve kısıtlanmaya neden olan ilerleyici bir hastalığıdır. Tam olarak ne zaman ve neden başladığı bilinmemekle beraber kadın olmak, genetik eğilim (annede veya babada erken yaşta eklem protezi yapılmış olması), travmalar (kalçanın, dizin üzerine sık düşme, menisküslerde yırtık gibi nedenler) diyabet gibi hastalıklar, kilolu olmak, spor yapmamak gibi nedenler daha sık görülmesine yol açmaktadır. Toplumlarda yaşam süresi uzadıkça, yıpranmış ve ağrı oluşturan eklemlerle yaşama süremiz de artmaktadır. Bazı risk faktörleri değiştirilememektedir- cinsiyetimizi veya genetiğimizi değiştiremeyiz, ancak değiştirilebilir risk faktörlerini kontrol etmek bizim elimizdedir. Bu nedenle genç yaştan itibaren eklemlerimize iyi bakmak, kiloya dikkat etmek, düzenli spor yapmak önemlidir. Bazı besin takviyeleri, vitaminler ve minerallerin de erken evrede etkili olabileceği, ağrıyı ve kısıtlılığı kontrol altına alarak daha aktif olmayı, hareketli kalmayı sağlayabileceği bilinmektedir.

Besin takviyeleri nelerdir?

Hastalıkların iyileştirilmesi için bitkilerin kullanımı insanlık tarihi kadar eskidir. Günümüzde klasik tıbbın kullandığı, aspirin (willow bark), digoksin (foxglove), morfin (opium poppy), kinin (cinchona bark) gibi birçok ilaç da bitkisel kökenlidir. Çin tıbbı bitkileri en fazla kullanan ve bitki kullanarak yin ile yang arasındaki dengeyi ve Qi enerjisini ayarlamayı hedefleyen bilimdir. Bitkiler sakinleştirici (yin) ve uyarıcı (yang) özelliklere sahip olabilirler ve bu özellikleri ile vücudun enerjisi dengelenir.

Bitkisel tedavide bitkilerin etki mekanizmalarının açıklanmasında en önemli mekanizmalardan birisi oksidatif streslerdir. Vücudumuzda hücrelerin çalışması sonucu bazı atık maddeler üretilir, bunlar kan dolaşımı ile üretildikleri yerden temizlenmeli ve vücuttan atılmalıdır. Kan dolaşımı hücrelere yaşamaları ve üremeleri ile ilgili temel maddeleri ve oksijeni getirirken atık maddeleri de uzaklaştırır. Yaşla, çeşitli hastalıklarla (kansızlık, damar sertliği, diyabet gibi) bu düzen bozulur ve vücutta atık maddeler birikmeye başlar. Bu ürünlerinin en önemli kaynaklarından birisinin kondrositler olduğu gösterilmiştir. Kondrositlerden üretilen ve dokuda kalan maddeler, kıkırdağın ana yapı taşlarından kollajen yapıyı ve enerjiyi sağlayan mitokondrileri (hücre içinde enerji üreten yapı) hasarlar, eklem sıvısının ana maddelerinden hyalüronik asiti parçalar. Mitokondrilerin hasarlanması ise yaşa bağlı olarak kıkırdak hücrelerininfonksiyon kaybını arttırır. Kıkırdak ve menisküste yıpranma gibi anormal değişimi olan osteoartritli hastalarda sinoviyal sıvıda yüksek oranda bu atık ürünler saptanmıştır.

Osteoartrit ile ilgili, mekanizmalar üzerinden etkili olduğu gösterilen en sık kullanılan bitkiler; yeşil çay, kuşburnu, kurkumin ve resveratroldür. Kuşburnu (Rosa canina); yoğun C vitamini içerir, ödem çözücü, antioksidan özelliklerini, kıkırdak hücrelerinde yıkıma neden olan maddeleri durdurarak gösterir. Ağrının ve -ağrı kesici ilaç kullanımının azalmasında etkili olduğuna dair çalışmalar mevcuttur.

Kaynakça:

  1. Honvo G, Reginster JY, Rabenda V, Geerinck A, Mkinsi O, Charles A, et al. Safety of symptomatic slow‑acting drugs for osteoarthritis: Outcomes of a systematic review and meta‑analysis, Drugs Aging . 2019 Apr;36(Suppl 1) 65-99.
  2. Messina OD, Wilman MV, Neira LFV. Nutrition, osteoarthritis and cartilage metabolism, Aging Clin Exp Res . 2019 Jun;31(6) 807-13.
  3. Rui F, Jiawei K, Yuntao H, Xinran L, Jiani H, Ruixue M, et al. Undenatured type II collagen prevents and treats osteoarthritis and motor function degradation in T2DM patients and db/db mice, Food Funct . 2021 May 21;12(10) 4373-91.
Prof. Dr. Ayşegül Ketenci Kimdir?

Istanbul Üniversitesi Istanbul Tıp Fakültesi’ni 1988’de bitiren Dr. Aysegül Ketenci 1988-1992 tarihleri arasında aynı fakültede Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı’nda ihtisas yapmıs, 1998 yılında doçent, 2004 yılında profesör ünvanını almıstır. Agrı ve özellikle bel agrıları, nöropatik agrı konusunda çalısan Dr Ketenci 2011 yılında algolog ünvanını kazanmıstır. Istanbul Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Algoloji Bilim Dalı baskanı olan Dr. Aysegül Ketenci, Yurtiçi ve yurtdısı dergilerde yayınlanan çesitli çalısmaları ve çesitli branslara verdigi konferanslarla akademik kariyerine devam etmektedir